Sosyal Medya

Makale

“İslam iç savaşı”

Bu kavramın ne kadar tehlikeli olduÄŸunu, bu ifadeyi kullanmanın ne kadar yıkıcı ve yıpratıcı olduÄŸunu biliyorum. Kavramı yaygınlaÅŸtırmanın, zihinlerimizi formatlayabileceÄŸinin, bugünkü korkunç senaryoyu kanıksamamıza yol açabileceÄŸinin farkındayım. 
Ama yaklaÅŸan çok büyük bir fırtına, bir tehlike var ve bir süre sonra, Batı medyasında, düÅŸünce kuruluÅŸlarının raporlarında ve en sonunda siyasi söylemlerinde bu kavramın sık sık dile getirileceÄŸini göreceÄŸiz. 
Müslüman dünyanın kendi iç sorunları, zaafları, yoksunlukları ve vesayete dayalı siyasi aklı, bugün bütün coÄŸrafyayı kasıp kavuran çözülme ve iç savaÅŸların elbette birincil sebebi. Korkunç bir körlük, sığlık ve ihanetler yüzünden bütün coÄŸrafya derin bir sarsıntı geçiriyor.
Ülkeler iç savaÅŸa sürükleniyor, var olan bütün kimlikler üzerinden çözülme ve çatışma senaryoları alıcı buluyor. Her bir rejim, iktidar kendi geleceÄŸinin derdine düÅŸmüÅŸ, onu yaÅŸatmak için kendisine dayatılan her türlü yıkım ihalesine sarılıyor, o projeleri aynen uyguluyor. 

Tehlikeyi görün çaÄŸrısı

Artık coÄŸrafyayı ülke ülke düÅŸünmemek gerekir. Türkiye, Mısır, Ä°ran, Suriye, Irak, Pakistan ya da Kuzey Afrika veya Güney Asya olarak düÅŸünmemek gerekir. Artık uygulanan hiçbir senaryo ülkelerle sınırlı deÄŸil, hepsi ülkeler üstü, bölgesel projelerdir. Her ülkenin kaderi diÄŸerinin elinde, her toplumun kaderi komÅŸusunun elindedir. Dolayısıyla komÅŸularımızın yaÅŸadıkları aslında bizim kaderimizdir. KomÅŸularımıza yönelen silahlar bize yönelmiÅŸtir. Onların iç savaşı bizim iç savaşımızdır. 
Seçim öncesi Türkiye’nin iç politikası bu kadar hareketliyken, içeride derin bir hesaplaÅŸma devam ederken, yazacak/tartışacak o kadar konu varken son yazılarda özellikle yaklaÅŸan tehlikeye dikkat çekmeye, uyarıcı olmaya çalışıyorum. 
Yirmi yıl önce, bölgesel kaos teorisi tartışmaları afaki tartışmalar, hayali senaryolar olarak görülürdü. Yirmi yıl geçti, dikkatli bakın; Libya’dan Ä°ran sınırına kadar bütün coÄŸrafyada kaos senaryosu baÅŸarılı oldu. O afaki gerçek, yerleÅŸti. GörünüÅŸte her krizin kendine özgü gerekçesi, sorumlusu vardı ve hepsine yönelik bir uluslararası irade devreye giriyordu. Ama birleÅŸtirdiÄŸinizde hepsinin aslında tek bir senaryo olduÄŸunu, 21. yüzyıla yayılacak bir proje olduÄŸunu göreceksiniz. 

Mikro devletçikler ve ÅŸehir savaÅŸları 

Sessiz ve derinden yürütülen bu proje daha birçok ülkeyi parçalayacak, istikrarsızlaÅŸtırıp iç savaÅŸlara sürükleyecek. Belki bir süre sonra ÅŸehir savaÅŸları, mikro devletçikler göreceÄŸiz. Bizler ulus devletin de ötesinde bir çıkış yakalamaya çalışırken karşımızda bir tsunami büyüklüÄŸünde ulus devletleri daha da küçük parçalara ayıracak bir dalga geliÅŸiyor. Maalesef baÅŸarılı da oluyor. Görmüyor musunuz, bölgede ÅŸu an ayakta sadece Türkiye ve Ä°ran kalabildi. Ä°kisinin de bölgeye yönelik açılım çabaları var ve belki de son bomba iki ülke arasında patlayacak.

Bugüne deÄŸil, bugünün resimlerine bakıp geleceÄŸe yönelin. Bir yıl sonra, beÅŸ yol sonra, on yıl sonra nasıl bir coÄŸrafya ÅŸekilleneceÄŸini anlamaya çalışın. Bir felaket senaryosu yazmıyorum. Felaketi, o senaryoyu bugün zaten yaşıyoruz ve var olanı tartışmaya çağırıyorum. 

20. yüzyılımızı bölgede inÅŸa ettikleri rejimler, zorba yönetimler, monarÅŸiler üzerinden çaldılar. Åžimdi aynı rejimler üzerinden bir yüz yıl daha çalmaya çalışıyorlar. CoÄŸrafyanın akılsızları bu iÅŸten ne kadar sorumluysa, kaosu kendi çıkarına yorumlayan, bu fırsatı kullanıp ülkeleri ve ÅŸehirleri kontrol etmeye çalışan ülkeler de kaosa yatırım yapıyor, krizin bölgeselleÅŸmesine yardım ediyor.
Ä°ran’ın fırsatçılığına dikkat çekmek istiyorum. Tahran yönetimi, mezhep kimliÄŸi üzerinden yürüttüÄŸü güç arayışı ve çizdiÄŸi harita ile bütün coÄŸrafyayı iki keskin kampa bölüyor, tarihin en büyük ayrıştırma projesine öncülük ediyor. 

Çatışma “kanlı sınırlar”dan ülkelerin kalbine yöneldi

Hatırlayın, SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi en meÅŸhur söylem “Ä°slam’ın kanlı sınırları”ydı. CoÄŸrafyanın dış sınırlarını öyle bir çizdiler ki, Asya’dan Kuzey Afrika’ya kadar sayısız etnik çatışma alanı bıraktılar. Çizdikleri harita, on yıllarca devam eden kanlı çatışmalara neden oldu. O zamanlar çatışma kimliÄŸi etnikti. Ülkeler, milletler parçalanmıştı ve birçok yerde sınır çizgileri anlamsızdı. Bu çizgiler üzerinden korkunç savaÅŸlar yaÅŸadık. 
21. yüzyıl için bu kavramı deÄŸiÅŸtirdiler. Çatışma “Ä°slam’ın kalbine” yönelecek, Ä°slam kendi içinde savaÅŸacaktı. Bunu ilk dillendirdiklerinde yine hayali bir senaryo olarak gördük. Bir aydınlanma, bir bilinçlenme çağı baÅŸlamıştı ve umutlarımız vardı. “Bunu baÅŸaramazlar” diye düÅŸünüyorduk. Ama baÅŸardılar. Çatışma, kanlı sınırlardan ülkelerin içlerine yöneldi. Bu sefer çatışmanın kimliÄŸi mezhepti. 
Artık iÅŸgaller olmayacak, ülkelere yabancı ordular girmeyecek. Buna gerek de yok zaten. O ülkelerde oluÅŸturulan güç blokları üzerinden iÅŸgaller yaÅŸanıyor, ülkeler kaosa sürükleniyor. Üstelik hiçbir masraf ve emek vermeden, risk almadan.

Yeni çatışma alanları; Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan 

Irak’ın yaÅŸadığı bir iç savaÅŸtır. Suriye öyle, Libya öyle. Åžimdilerde Yemen yeni cephe olarak öne çıktı. Yine mezhep kimliÄŸi üzerinden ülkeyi iki parçaya ayırıyorlar. Irak ve Suriye’de yine mezhep kimliÄŸinin belirleyici olduÄŸu güç savaÅŸları yaşıyoruz. Bir yıl sonra Basra Körfezi ülkeleri Suriye’ye dönebilir. Bir ya da iki yıl sonra S. Arabistan Irak’a dönebilir. Olmaz demeyin, olmaz dediÄŸimiz neleri yaÅŸadık son yirmi yılda. 
Bir panzehir gerekli. Yeni ÅŸeyler söyleyen, rüzgarı tersine çevirecek, coÄŸrafyanın aklını başına getirecek, en azından bu derin yırtılmaya karşı söz söyleyebilecek bir ülke gerekli. Bu anlamda söz söyleme gücü olan tek ülke Türkiye. S.Arabistan’ın böyle bir bakışı yok, Mısır’ın böyle bir gücü yok, Ä°ran zaten kendi iÅŸgal senaryosunu uyguluyor ve mezhep kimliÄŸinin ötesinde bir siyasi hesabı yok. 

Türkiye’nin bu sözü söyleyebilecek güçte olduÄŸunu biliyorlar. Böyle bir sözü besleyecek siyasi birikime, tarihsel perspektife sahip olduÄŸunu biliyorlar. Ä°ÅŸte bu yüzden, ayakta kalan, bütün coÄŸrafyaya bir çaÄŸrı yapabilecek Türkiye’yi vuruyorlar. Türkiye tökezlemezse coÄŸrafyaya yönelik bütün projenin çökme ihtimali var. Bu yüzden ardı ardına saldırılar gelecek, içeriden ve dışarıdan Türkiye’yi zorlayacaklar. Çökertemeseler bile en azından hareket edemez, sınırlarının ötesiyle ilgilenemez hale getirmek için var güçleriyle mücadele edecekler.

Asıl savaÅŸ Türkiye üzerinden yapılıyor

Öyleyse asıl savaÅŸ Türkiye üzerinde yaÅŸanıyor demektir. Özellikle son birkaç yıldır içeride neden bu kadar mücadele verildiÄŸini, Türkiye’yi büyük yürüyüÅŸünün neden içeride oluÅŸturulan dirençle boÅŸa çıkarılmak istendiÄŸini düÅŸünün. Türkiye’yi durdurabilirlerse coÄŸrafyada önlerinde hiçbir engel kalmayacaktır. Yeni Türkiye perspektifi bu yüzden büyük bir meydan okumadır. 

Hatırlatalım; Haçlı SavaÅŸları ve MoÄŸol Ä°stilası gibi iki büyük ÅŸok dalgası sonrası büyük çıkış yine bu ülkeden olmuÅŸtu. Birinci Dünya Savaşı üçüncü büyük ÅŸok dalgasıdır. Bugün meydan okuyan sadece Türkiye’dir.  Türkiye dışında bütün coÄŸrafya o büyük kaos projesine teslim olmuÅŸtur.
Ä°slam’ın kalbini korumak, coÄŸrafyanın ayaÄŸa kalkmasını saÄŸlamak, en azından tarihsel bir duruÅŸ söylemi geliÅŸtirmek Türkiye’nin elindedir. “Ä°slam kendi içinde savaÅŸacak” tezinin tek panzehiri Türkiye’dir.
Ä°ÅŸte bu yüzden Türkiye kazanmak zorundadır. Ä°ÅŸte bu yüzden bu büyük yürüyüÅŸe içeriden cephe açanlar sadece Türkiye’ye deÄŸil bütün Müslüman dünyaya savaÅŸ açmıştır. Ä°ÅŸte bu yüzden ihanet bu kadar büyüktür!

yenisafak.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.